CHP İl Başkanı Ökten: “Devlet vatandaştan kazanç elde ediyor”

CHP İl Başkanı Ökten: “Devlet vatandaştan kazanç elde ediyor”
Yayınlama: 11.02.2016
A+
A-

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tekirdağ İl Başkanı Recep Ökten, CHP Tekirdağ İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın toplantısında AKP’ye sert eleştirilerde bulundu. AKP’nin tarım politikası yüzünden çaresiz kalan köylünün toprağını elinden çıkardığını söyleyen Ökten, “Tekirdağ’da yalnız buğday ve arpa ürünlerini baz alıp bir hesaplamaya gidersek, devletin verdiği mazot ve gübre desteği tutarı 23 milyon TL civarında iken devletin aynı kalemlerden aldığı vergi tutarı 28.5 milyon TL’dir. Bu durumda vatandaş mı devletten yoksa devlet mi vatandaştan kazanç elde etmektedir?” dedi. Sat-ver- kurtul politikalarının da sonuna gelindiğini ifade eden Ökten, AKP’ye karşı toplumun örgütlenmesi ve topyekün mücadele etmesi gerektiğini dile getirdi.
recep ökten1Saray Gazetesi – CHP Tekirdağ İl Başkanı Recep Ökten, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’ın katılımıyla 11 Şubat Perşembe günü CHP Tekirdağ İl Başkanlığı’nda basın açıklaması yaptı.
SORUMLULUK BİLİNCİ İÇİNDE HAREKET EDECEĞİZ”
Konuşmasına göreve geldikleri tarihten itibaren yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi vererek başlayan Recep Ökten, “İl ve İlçe Yönetimleri ve Belediyelerimizle koordine içerisinde çalışmalarımızı sürdürerek halkımızın beklentilerine, ihtiyaçlarına ve özlemlerine çare olmak, kısa sürede etkin çözümler bulmak zorundayız. CHP Tekirdağ İl Yönetimi olarak sorumluluk bilinci içinde hareket etmek en büyük hedefimizdir” dedi.
“VER KURTUL DURUMUNA ZEMİN HAZIRLANIYOR”
Konuşmasına ülkenin içinde bulunduğu durumu değerlendirerek devam eden Ökten, şunları dile getirdi: “Ülke, gerek güvenlik ve gerekse ekonomik şartlar açısından son derece kötü durumdadır. Yanlış dış politikalar nedeni ile bölgemiz de tek bir dost devlet kalmamıştır. Açılım politikası adı altında emperyalizmin planlarına uygun bir yol izlenerek ülkemizin bir parçası terör örgütünün hâkimiyetine teslim edilmiş ve bugün bölgede yaşananlar adeta bir iç savaş niteliği arz etmektedir. Hal böyle iken Başbakan Mardin’ den, ‘Millet ve devlet arasındaki tüm farklar ortadan kalkacak, vatandaşlarımızı ayrıştırıcı Ulusçuluk anlayışını kaldıracağız, devletin, milletin bir arada olacağı anlayışı getireceğiz.’ söylemleri ile gelecekte gerçekleştirmeye çalışacakları milli ruhtan yoksun, ümmetçi bir modelin sinyallerini vermekte, illerde ve ilçelerde İstişare Meclisleri kurulacağı müjdesi ile yerel parlamentoların alt yapısını oluşturulmaya çalıştıklarını itiraf etmekte ve iki dilli, iki milletli bir Anayasa’nın işaret fişeklerini yakmaktadır. Bin bir zorlukla yetiştirilen, ailelerinin gelecek ümidi vatan evlatları gelinen bu vahim tablo içerisinde şehit edilmekte, adeta ver kurtul durumuna zemin hazırlanmaktadır.
“TÜRKİYE’NİN ETNİK VE DİNİ AÇIDAN PARÇALARA AYRILMASI HEDEFLENİYOR”
Emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesi, Türkiye’nin de etnik ve dini açıdan parçalara ayrılmasını öngörmektedir. 2002 yılında bitirilen taşeron PKK terör örgütü kirli eller tarafından palazlandırılarak ve büyük bir vurdumduymazlıkla bölge halkımız bu örgütün emellerine teslim edilerek bugünkü vahim ve elim tablo yaratılmıştır. Emperyalizmin, taşeron örgütler eli ile ne yapmak istediği gerek işbirlikçi ve gerekse vurdumduymaz kesimler ile herkes tarafından çok iyi bilinmektedir.
“YENİ BİR UYDU DEVLET YARATILMAK İSTENİYOR”
Taşeron örgüt üzerinden gönderilen özerklik talepleri karşılansa da, bu isteklerin sonu gelmeyecek denize açılım amacının tahakkuku için Mersin ve İskenderun illerimizi de kapsayacak bir coğrafi bölgenin kopartılması talebi ile birlikte bağımsız bir devlet oluşumu üzerinde çalışmalar ve çatışmalar sürdürülecektir. Ana fikir, Türkiye’nin de parçalanarak, bölgesel güç olma potansiyelinin yok edilmesi ve İsrail’in elini rahatlatacak, bölgede etkin konuma gelebilecek ülkelerin de başına bela edebilecekleri, yeni bir çıbanbaşı uydu devletin yaratılmasıdır.
“ÜLKEMİZ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ETKİ ALANI HALİNE GETİRİLMİŞTİR”
Yanlış dış politika tercihleri sonucunda, ülkemiz yalnız PKK taşeron terör örgütünün değil, daha birçok taşeron terör örgütlerinin de ilgi ve etki alanı haline getirilmiştir. Komşu ülkelerden kaçan insanların ülkemizde yerleşmelerine ve başka ülkelere gitmemelerine karşılık alınan, orta vadede başımıza bela olacak yabancı bir nüfus yaratılmıştır. Bu durum gerek güvenlik ve gerekse istihdam yaratılamaması nedeni ile ekonomik olarak bizi ilelebet zorlayacak ve krizlere neden olacaktır. Yine Rus uçağının düşürülmesi neticesinde yaşanan olumsuz gelişmeler bizi emperyalizmin kucağına iten, gerek güvenliğimiz ve gerekse enerji ve ekonomik ilişkilerimiz açısından son derece ağır neticeleri yaşamamıza vesile olacak hususlardır.
“DİNİ SİYASETE ALET EDENLER MENFAATÇİDİR”
İktidar kanadından yapılan çeşitli açıklama ve konuşmalarda Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Roman, Alevi ve Sünni nitelemelerinin kardeşlik kılıfı altında sürekli vurgulanması da ayrıştırıcı ve kamplaştırıcı etkiler yaratmıştır. Bugün bu nedenle, Sünni ve Alevi mezhebine mensup mutedil insanlarımızdan radikalleşme eğilimi gösterenlere rastlamak mümkündür. Bir hususu vurgulayarak insanlarımızın saf ve asil duygularla bağlandığı inançlarını istismar eden oy avcısı çıkarcılara seslenmek istiyorum. Arkadaşlar, insanların kendi seçim olanakları ile elde etmeleri olanak dışı olan, etnik kimliklerini, mezhep akrabalarını ve kısmen tercih olanağı olsa da inançlarını siyasetin ekseni haline getirenler ancak siyasi menfaat çıkarcılardı.
“ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ANAYASA İÇİN VARIZ”
İktidar kanadının önemle bastırdığı bir husus da yeni bir Anayasa’nın yapılmasıdır. 12 Eylül Anayasası dedikleri Anayasa’nın 56’sı 2002’den önce olmak üzere 112 maddesi değiştirilmiştir. Bunların derdi, Türklük ve Cumhuriyet vurgusu yapılan 4, 6 ve 66’ıncı maddelerin değiştirilmesidir. Bunların derdi başkanlık sistemi getirerek tam bir totaliter rejim yaratmak ve eyelet sistemi maskesi ile halkı uyutarak ülkeyi bölmeye çalışan emperyalizme hizmet etmek değilse nedir?  CHP olarak yeni bir Anayasa için çalışmaya hazır olduğumuz Parti sözcümüz tarafından ifade edilmiştir, biz bu çalışmaya karşı değiliz ancak bizler, üniter yapımızdan, ulus devlet anlayışından ve laiklik ilkesinden taviz vermeden, Cumhuriyetin kazanımları ve Atatürk İlkeleri ışığında özgürlükçü bir Anayasa için varız. Unutulmamalı ki, bir demokrasi için gerekli olan en önemli şey Anayasa’dan ziyade bir millet için ahlak, fazilet ve namus mefhumlarının gelişmiş olmasıdır. Yoksa ne Anayasa ne de yasalar çok şey ifade etmezler.
“İŞ KAZALARI İŞ CİNAYETLERİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR”
Türkiye 15 yıldan bu yana ve özellikle son birkaç yıldır çok kötü yönetiliyor. Devlet, güneydoğu bölgemizde egemenlik hakkını kullanamamaktadır. Kentler boşalmakta, insanlar ne yapacaklarını bilmez durumdadır. Ülke genelinde gelir dağılımındaki adaletsizlik uçurum boyutundadır. İş kazalarında Avrupa’nın en kötüsü olan ülkemizdeki iş kazaları iş cinayetlerine dönüşmüştür. Başta kadına şiddet olmak üzere şiddet, toplumun her kesiminde egemen hale gelmiştir.
“AKP’NİN TARIM POLİTİKASI YOK”
İdari ve adli denetim mekanizmaları felce uğratılmış, Anayasal kurumlar görevlerini yapamaz hale getirilmişlerdir. Medya, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları konuşamaz duruma düşürülmüşlerdir. Ülke nüfusunun yüzde sekseni geçim sıkıntısı içinde büyük bir nüfus açlık sınırı altında yaşamak durumundadır. İşçimiz ve köylümüz tamamen sahipsiz bırakılmıştır. İşsizlik had safhaya ulaşmış ve iş güvencesi olmadan çalışan işçi sayısı her geçen gün artmaktadır. Tarım politikası diye bir şey olmadığından çaresiz köylümüz elverişli tarım arazilerini elden çıkartmaya çalışmaktadır. Devlet desteği konusu da koca bir fiyaskodur. Örneğin Tekirdağ’da yalnız buğday ve arpa ürünlerini baz alıp bir hesaplamaya gidersek, devletin verdiği mazot ve gübre desteği tutarı 23 milyon TL civarında iken devletin aynı kalemlerden aldığı vergi tutarı 28.5 milyon TL’dir. Bu durumda vatandaş mı devletten yoksa devlet mi vatandaştan kazanç elde etmektedir, takdiri size bırakıyorum.
“AKP’YE KARŞI TOPYEKÜN MÜCADELE”
Önümüzde her bakımdan sıkıntılı bir süreç vardır. Sat- ver- kurtul politikalarının da sonuna gelinmiştir. Asıl olan tüm toplumun örgütlenmesi ve topyekun mücadeledir. Bu bağlamda üretim alanlarını temel alan, günümüzde toplumsal dinamiklerin yoğunlaştığı köyler, sanayi siteleri, çarşılar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve benzeri alanlarda örgütlü çalışmalar yapılması şarttır. Yönetimimiz, ilçe teşkilatlarımız ve belediyelerimizle koordineli bir şekilde çalışarak bütün bu zorlukları aşmak ve halkımızın sıkıntılarını asgariye indirmek için ciddi bir çalışma içinde olacaktır.
“LAİKLİĞİN IŞIĞINDA MUTLU YARINLARA KOŞACAĞIZ”
Bütün olumsuzluklara rağmen, Türkiye’nin müthiş bir potansiyeli olduğunu unutmayalım. Önemli olan hukuk devletini önceleyen bir yaklaşımla, iç ve dış siyasetimizi doğru yola sokmak, toplumsal barışı tesis etmek ve ekonomiyi evrensel kurallara bağlı kalarak rayına oturtabilmektir. Bunları her türlü desteğe rağmen gerçekleştiremeyen bir iktidarın devamında ısrar etmek doğru değildir, iktidar değişmeli ve Türkiye CHP iktidarı ile Sosyal Demokrasinin Hukukun üstünlüğünün laikliğin ışığında mutlu yarınlara koşacağı umuduyla hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.”

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Saray Haber