Doğa ile uğraşmaktan vazgeçin

Ne olursa olsun doğa kendi kurallarına aykırı davranmayı affetmiyor. Doğanın gerçek yapısı bozulduğu zaman, karşılık olarak tahripkar gücü çok yüksek olarak karşılık veriyor. Seller, depremler, fırtınalar, orman yangınları insana inanılmaz bir şekilde can ve mal kayıpları verdiriyor. İnsanlara tarifi edilemez derin acılar yaşatıyor. İnsanoğlunun erişmiş olduğu uygarlık düzeyine rağmen doğayı talan etmelerini yakıp yıkmalarını çok anlamsız buluyorum. Doğa; kendine zarar verenlere yaşamayı olanaksız kılacak her türlü zorluğu çıkarırken bunu anlamakta zorlanan yüzlerce şirket, milyonlarca insan var. Ne yazık ki insanlar bütün uyarılara rağmen tam tersini yaparak bindiği dalı kesercesine doğanın bize vermiş olduğu nimetleri talan etmeye devam ediyor. Günümüzde ise başta ülkemizde olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde bunun korkunç örneklerine tanık oluyoruz. 

İnsanlığın var olma sebeplerinden olan iki nimetten bir hava, diğeri de su’dur. İnsanlar bu iki nimetten sorunsuz bir şekilde yararlanmak istemektedir. Trakya’nın ortasında hemen yanı başımızda kirli suyuyla sık sık gündeme gelen Ergene Nehri’nin kollarından Çorlu deresi simsiyah akmaya devam ederken bölge halkının feryatlarını kimse duymadığı gibi duymamazlıktan gelmeye ısrarla devam ediyorlar. Her seçim öncesinde milletvekili adayları ve belediye başkan adayları Ergene Nehrini kurtaracaklarını eskiden olduğu gibi yine balık tutulacağını söyleseler de görüyoruz ki yalan söylemişlerdir. Doğa seyrek olarak kendisine olumsuz bir müdahale olmadan da felaketler yaşatsa da son yüz yılda daha çok ortaya çıkan doğal felaketler büyük ölçüde insan kaynaklı olduğu görülmektedir. 

Doğayı Koruma Dernekleri; İnsanın doğaya karşı insafsızca acımasızca davranmasını kurulan platformlarda sözlü, yazılı ve görsel olarak anlatmaya çalışsalar da maalesef istenildiği kadar başarılı olamamaktadırlar. Bu başarısızlık tamamen resmi kurumların engel olmasından kaynaklanmaktadır. Doğa; hassas olan dengesi bozulduğu zaman intikamını çok ağır bir şekilde almaktadır. Doğanın hassas olan dengesinin bozulmaması içinse Evrensel işbirliği şart olmuştur. Dünyada yıkıcı afetler karşısında ülkelerin alabileceği önlemlerle söz konusu felaketlerden en az zararla çıkılacaktır. Bizim ülkemizde ne yazık ki akla ve bilime göre davranmamakta, felaketlerden ders çıkarmakta en şansız olandır. Çünkü bizim vatandaşımız yaşanmış olan felaketlere rağmen depreme karşı çürük binalarda oturmaktan, sel yataklarına konutlar ve sanayi tesisleri yapmaktan bir yandan da doğaya zarar vermekten bir türlü vazgeçmemektedir.

Doğal Hayatı Koruma Çalışmaları hız kesmeden devam ederken, maden şirketleri tarafından doğal hayatı yok etme çalışmaları da hız kesmeden devam etmektedir. Türkiye’yi şantiye alanına çeviren maden şirketleri ile mücadele etmek her geçen gün biraz daha zorlaşmaktadır. Aydın- Çine’de madene karşı mücadele eden köylülere silahlı saldırıyı gerçekleştiren kişinin Eysim Madencilik’in bakım şefi olması pes dedirtti. Maden şirketleri artık gözlerini iyice karartmış. Bu tür yaklaşımların sadece yöre halkının değil tüm Türkiye’nin tepkisini çekerken, yöre halkı silahlı saldırıyı gerçekleştiren kişinin adalet önünde hesap vermesini istemektedir. 

Basında çok fazla yer almayan orman katliamı Saray ilçesine bağlı Güngörmez Mahallesinde Marmaraereğlisi Belediyesi tarafından tamamı ormanlık alan içinde kurulacak Metagranodiyorit (mıcır) ocağı ve kırma eleme tesisi için orman katliamına başlandı. 240 dönüm ormanlık alanda sadece ağaç katliamı yapılmıyor, doğal hayat da yok ediliyor. Güngörmez Mahallesi Muhtarı Şefik Akdere ve vatandaşlar Marmaraereğlisi Belediye Başkanlığına “Ormanlarımızdan elinizi çekin. Mahallemizde açılmak istenen taş ocağının mandacılığa, Mantarcılığa ve Turizme zarar verecektir. Mahallemiz doğası ile bölgemizin cennet köşelerinden biridir. Taş elde edilecek diye bu cenneti cehenneme çevrilmesine izin verilmemelidir” diyerek tepki göstermektedirler.