Fevzi Çoban’dan yazı dizisi; Trakya Tehdit altında

Fevzi Çoban’dan yazı dizisi; Trakya Tehdit altında
Yayınlama: 24.11.2014
A+
A-

Saray Gazetesi yazarı Fevzi Çoban ‘Trakya Tehdit altında’ başlığıyla kaleme aldığı yazı dizisinde, daha fazla kar ve daha fazla para uğruna adım adım yok edilen Trakya’nın öyküsünü yazdı.
trakya
Fevzi Çoban – Saray Gazetesi

TRAKYA TEHDİT ALTINDA (1)
Dünyanın en güzel ve yaşanılası topraklarından biri olan Trakya’mız İsmini Latince’den Trakia olarak aldığı bilinmektedir. İsmi bölgenin ilk sahipleri olan ve klanlar (akraba toplulukları) halinde yaşayan TRAK halkından gelmektedir. Üç tarafı denizle kaplı, yoğun tarım ve ormanlık alanlarla kaplı nadide bir bölgemizdir.

İstanbul ve Çanakkale’nin bir kısmını da kapsamasına karşın genel yargı olarak Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da yaşayanlar Trakyalı kabul edilir. Aslında ülkemiz sınırlarındaki coğrafya Doğu Trakya’dır. Batı Trakya Yunanistan’da olup Kuzey Trakya ise Bulgaristan’ın ¼ kapsamaktadır. Sulak ve bereketli topraklar sayesinde refah düzeyi yüksektir. Ayçiçeği (gündöndü) güzelliğinde insanları, pek çok göçlerle Avrupa’dan gelmiş, aydınlık ailelerin yaşadığı, kadın erkek eşitliğinin en ileri olduğu bölgemizdir.

Yunan mitolojisinde ise Trakya, vahşi bir bölge olarak nitelendirilip kayalık dağ zirveleri, dev meşe ağaçları ile kaplı sıra dağlar ve buzul vadileri olarak tasvir edilmiş olup, günümüze kadar o tasvirden geriye kalan tek bir şey var o da toprak. Victor Hugo toprağı hepimizin annesi olarak nitelerken, kanla sulanan toprağın mahsul vermeyeceğini söylüyordu. Fakat gelin görün ki bugün yanlış politikalar sonucu Trakya’da toprağa yapılan en büyük saldırı ve düşmanlığın toprağın sanayiye kurban edilmesi olarak görülmesidir.

Oysa bölgemiz çoğunlukla 1. ve 2. sınıf tarım topraklarından oluşmaktadır. Ayrıca Ergene havzası yönetmeliklere göre de Türkiye’nin verimli sulak alanları içinde önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle de yörede konuşlanan sanayi tesisleri kesinlikle uygun sanayi kolları değildir. Fabrikalaşmanın uygun sanayi kollarında olmayışının yanı sıra planlamanın eksikliği de bölge için oldukça büyük bir tehdit unsuru olmuştur.

Su savaşları, kıtlık ve açlık gibi sorunlarla karşı karşıya bulunan dünyada, verimli arazileri amaç dışı kullanmak kesinlikle akılcı bir hareket değildir. Bu kıymetli toprakların planlanması noktasında gelecek nesiller düşünülerek öncelikle israftan kaçınılmalı ve en önemlisi de insana saygı ilkesinden asla taviz verilmemelidir.

Bilim insanları ve Akademisyenlerin ortaya koyduğu araştırma ve çalışmalar göstermiştir ki bölge topraklarımız deniz-orman-mera-tarım arazileri olarak birbirini tamamlayan ekolojik bir kuşağın parçasıdır. Bu dört yapıyı bünyesinde bulunduran ender toprak parçalarına sahip bölgemizin verimliliğinin korunması ülkemiz ve bizler için çok önemli bir görevdir.

Bu nedenle Trakya topraklar tarıma son derece uygun olup verimlilik oranı çok yüksektir. Orta Anadolu’da 1 birim toprak kaybı Trakya’da 3-4 birimlik kayıptır. Verimlilik açısından Trakya toprakları, örneğin; Konya, Niğde ya da Eskişehir arazilerinden 3-4 kat daha verimlidir. Trakya topraklarının %74’ü tarım topraklarıdır, eğer buna marjinal tarım toprakları da eklenirse bu oran %82 gibi muhteşem bir orana çıkmaktadır. Bir başka açıdan bakıldığında, Trakya topraklarının %74’ünde stratejik ürün olan buğday veriminde Türkiye ve dünya verim ortalamasının üstünde bir verim elde edilmektedir. Yine Trakya’da Türkiye ayçiçeği üretiminin %63’ü, pirinç üretiminin %44’ü, buğday üretimin %9’u gerçekleşmektedir. “İnsan eksen insan biter” denilen Trakya topraklarının bu verimliliği diğer yanda Trakya sularının niteliğine ve yeterliliğine bağlıdır.

Trakya toprakları Türkiye ortalamasının %2.3’ünü oluştururken tarım topraklarının %8.2’sini kapsamaktadır. Trakya’nın faunası ve florası çok zengindir. Istrancalar, Subasar ormanları(longoz), Gala gölü ve Meriç havzası sulak alanları, Ganoslar ve Saroz özel nitelikli doğal bölgelerdir.

Yıllardır yapılan çarpık ve yanlış politikalar sonucu bölgemiz plansız, altyapı eksikliği ve arıtma tesisleri olmayan sanayileşme sonucu Ergene nehri kirliliği Çerkezköy ilçesinden başlayarak tüm Trakya’yı kat edip Meriç nehri ile birlikte Saroz’a ulaşmaktadır. Doğal olarak bu da Ergene nehrinden sulu tarım yapılmasına engel olmakla birlikte, 20 yıl önce yer altından -15/-25 m. Derinlikte çıkan su bugün -80/-100 m. derinlikten çıkmaktadır. Bu da Trakya topraklarının verimliğini olumsuz yönde etkilemektedir.

Ayrıca siyasi erk tarafından Trakya’da kurulan ve kurulmak istenen çimento fabrikaları, termik ve nükleer santraller, rüzgâr enerji santralleri, tehlikeli atık yakan enerji üretim tesisleri, yeni oluşturulması kararlaştırılan organize sanayi bölgeleri ve limanlar ile Trakya’nın tarım topraklarını yok edecek önemli girişimler ve adımlardır.

Böyle bir tablo karşısında geç ve sessiz kalmamak için sizleri Çekül Vakfı Başkanı değerli kültür insanımız Prof. Dr. Metin SÖZEN’in sözüyle baş başa bırakıyorum. “Trakya’da doğa çok hassas dengeler içerir. Doğasıyla birlikte üzerinde yaşanan kültür de bu dengeler dayalı olarak gelişmiştir. Bu hassas sınırların belirli bir noktasında yapılan her yanlışlık, tüm bölgeyi etkiler. Üstelik bu bölgede doğal ve kültürel birikim, ülkeyi etkileyecek nitelikte özellikleri de içeriyorsa, yanlışların üretilmesine hiç olanak sağlanmaması gerekir”
________
–       Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı Projesi (EHÇDP) 2002
–       Çorlu Sanayi ve Ticaret Odası Yıllığı (2002)
–       Trakya’da Sanayileşme ve Çevre Sempozyumu-II Edirne (1997)
–       TRAKYA (İSTANBUL’UN İŞGALİNE) DİRENİYOR. Prof. Dr. Osman İNCİ S.25
–       TRAKYA (İSTANBUL’UN İŞGALİNE) DİRENİYOR. Prof. Dr. Osman İNCİ S.18

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Saray Haber