Öztrak: Bu enflasyona sevinmek Efulinin yan etkisi

Öztrak: Bu enflasyona sevinmek Efulinin yan etkisi
Yayınlama: 04.01.2019
A+
A-


CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, dün MYK toplantısı sürerken düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Öztrak,” 2018’e yüzde 7 tüketici enflasyon hedefiyle başlayan Saray, yılı yüzde 20,3 enflasyonla tamamladı. Bu aynı zamanda 2002’den sonra başlayan AKP döneminin en yüksek yıllık enflasyonu. Ama bakana sorarsanız hedefi tutturmuşlar. Şimdi 2018’e yüzde 7 enflasyon hedefiyle başlayacaksınız, yılsonunda “Yüzde 20,3 enflasyonu tutturduk” diye sevineceksiniz. Bu olsa olsa Saray’da içilen 4 bin TL’lik çayların, efulilerin, ejder şerbetlerinin ve badem unlarıyla pişen yemeklerin yan etkisidir” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, dün MYK toplantısı sürerken düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Sözlerime başlarken siz basın emekçilerimizin ve halkımızın yeni yılını bir kez daha kutlamak istiyorum. Umarım gelen yıl, giden yılı aratmaz, Sarayın kibirli sakinleri akıllarını başlarına toplarlar. Aspirin tedavisi ve pansumanla ekonomik krizin atlatılamayacağını görürler ve oyunu eskisi gibi oynamaktan vazgeçip gereken yapısal değişim ve dönüşüme biran önce başlarlar. Milletimizin de sıkıntılarını daha fazla artırmazlar.
Bugün MYK Gündemimizde; tabi bugün gelen enflasyon verilerini tartıştık. Ekonomide yaşanan büyük sıkıntıları görüştük. Meclis gündemiyle ilgili görüşmelerimiz oldu.
BU ENFLASYONA SEVİNMEK EFULİNİN YAN ETKİSİ
2018’e yüzde 7 tüketici enflasyon hedefiyle başlayan Saray, yılı yüzde 20,3 enflasyonla tamamladı. Bu aynı zamanda 2002’den sonra başlayan AKP döneminin en yüksek yıllık enflasyonu. Ama bakana sorarsanız hedefi tutturmuşlar. Şimdi 2018’e yüzde 7 enflasyon hedefiyle başlayacaksınız, yıl sonunda “Yüzde 20,3 enflasyonu tutturduk” diye sevineceksiniz. Bu olsa olsa Saray’da içilen 4 bin TL’lik çayların, efulilerin, ejder şerbetlerinin ve badem unlarıyla pişen yemeklerin yan etkisidir.
HAYAT PAHALILIĞINDA BAŞA GÜREŞİYORUZ
Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek hayal olurken, Türkiye dünyada enflasyonu en yüksek 10 ekonominin arasına girmeyi başardı. Rakiplerimiz kim? Rakiplerimize bakarsanız Liberya, Sierra Leone, Zimbabve. Birde tabi G-20‘de IMF kapısında bulunan Arjantin’le birlikte Arjantin’den sonra en yüksek enflasyona sahip ikinci ülkeyiz. Üretici enflasyonu yine aynı dönemde yüzde 33,6 oldu. Bu da AKP’nin işbaşına geldiği 2002 yılı dahil en yüksek enflasyon. Yani az gidildi, uz gidildi 16 sene sonra bu ülkeye geldiğinden çok daha yüksek bir üretici enflasyonu AKP ve saray tarafından yaşatıldı.

ENFLASYON HEDEFİNDEN %190 SAPMAYA BAŞARI DİYORLAR
Bütün bunlar bazı sektörlerde yapılan vergi indirimlerine, zorunlu ucuzluk kampanyalarına, zabıtayla stokçulara yapılan baskınlara ve TÜİK Başkan Yardımcısının değiştirilmesine rağmen gerçekleşti. Bu gerçekleşen enflasyon yüzde 7 denen hedeften yüzde 190 oranında bir sapmayı ifade ediyor. Bu bir eğer başarıysa benim buna söyleyecek hiçbir lafım yok. Aslında vatandaşın mutfağındaki enflasyonda bunun çok üstünde bunu biliyoruz. Şimdi bu makyajlı rakamlara göre memurlara, emeklilere enflasyon farkı verilecek. Göreceksiniz bu hiçbir şeye yetmeyecek, hiçbir derde deva olmayacak.
VATANDAŞIN POŞETE 25 KURUŞ ÖDEMEYE HALİ KALMADI
Mutfakta yangın büyüyor ama mutfakta büyüyen yangın yetmezmiş gibi şimdi bir de alışveriş poşetlerini parayla satmaya başladılar. Saray vatandaştan 25 kuruş poşet parası toplayıp çevreyi koruyacakmış. Bir yandan İngiltere’den en çok plastik çöp ithal eden ülkelerden biri olacağız, diğer yandan da çevreciyiz deyip plastik poşeti vatandaşa parayla sattıracağız. Ben açık söyleyeyim, bu işi böyle götürmek mümkün değil. Bu iktidar eğer çevreyi korumakta samimiyse önce çevreye ihanetten vazgeçecek. Saray yandaşları ülkenin tüm doğal güzelliklerini, derelerini, ormanlarını, şehirlerini rant için talan ederken kimse bu poşet parasının çevre için, çevreyi korumak için çıkarıldığını bize anlatmasın. Bu uygulama sarayın milletten ne kadar kopuk olduğunu açık seçik ortaya koyuyor. Vatandaşın 25 kuruş ödeyecek hali olmadığı ortaya çıktı. Vatandaş markete el arabasıyla gidiyor, marketten çıkarken poşet almıyor götürüyor montunun içine marketten satın aldığı malları sarıyor.

Ben şimdi buradan bir öneride bulunacağım. Çevreyi korumak için iki tane yöntem vardır. Ya kirleteni cezalandırırsınız ya da kirletmeyeni ödüllendirirsiniz. Vatandaşımızın daha fazla mağdur olmasını önlemek için poşet kullanmayanı ödüllendirecek bir yöntemi, poşet kullananı cezalandıran yöntem yerine mutlaka getirmelerini öneririm. Bu pahalılıkta vatandaşın yarasına, derdine merhem olacak uygulama budur.
VERDİKLERİ SÖZLERİN SONU HÜSRAN OLDU
2018 yılının sonunda 10. Kalkınma Planı dönemini de tamamladık. 10. Kalkınma Planı 2014-2018 yıllarını kapsıyor. Yani Erdoğan’ın bu ülkede tek adam olma, parti devleti kurma hülyasının başladığı ve bittiği yıllar. Dolayısıyla ekonominin bu noktada gösterdiği performans bu rejimin bu milletin derdine ne kadar merhem olabildiğini de ortaya koyacaktır.
Bu planda AKP iktidarları ve Genel Başkanları Tayyip Erdoğan millete ne söz vermiş, bugün hangi tabloyla karşı karşıyayız kısaca sizlere bunu anlatmak istiyorum.

Planda denmiş ki, 2018 yılında ortalama dolar kuru 1 lira 97 kuruş olacak. Gerçekleşme 4 lira 81 kuruş. Sapma yüzde 144.

Yine planda 2018’de milli gelirimiz 1 trilyon 286 milyar dolar olacak denmiş. Şimdi kendi programlarında diyorlar ki 2018 yılında milli gelirimiz 763 milyar dolar olacak. O zaman bu taahhüt ettiklerinin neredeyse yarısı.

2018’de kişi başına düşen gelir 15 bin 996 dolar olacak demişler. Şimdi kendi programlarında bu kişi başına gelirin 9 bin 385 dolarda kalacağını söylüyorlar. Kişi başına düşen gelirde de hedefin ancak yarısını tutturabilmişiz.

2018’de işsizliği yüzde 7,2’ye indireceğiz demişler. Şimdi işsizliğin yüzde 11,3’e bu yıl çıkacağını söylüyor. Burada da hedeften sapma yüzde 57 arkadaşlar.

Hep söylüyorum, bu ucube tek adam parti devleti rejiminin millete hiçbir faydası olmaz, ancak zararı olur. Tartışmanın olmadığı, denetimin olmadığı, fren ve denge mekanizmalarının olmadığı bir sistem vatandaşa hayır getirmez. Nitekim, bu ucube sistem daha kuluçkadayken bile ekonomimize yaramamış, millete verilen sözler hiçbir şekilde yerine getirilmemiş.

Tabi bütün bu rakamlar aynı zamanda 2023 hedeflerinin de artık hayal olduğunu gösteriyor. Şimdi vaatleri hesaba uymayınca, hesabı vaatlere uydurmaya çalışılıyorlar.
KALKINMA PLANI OLMADAN ÇIKAN BÜTÇE GAYRİMEŞRUDUR
Plan demişken, geçtiğimiz haftalarda sorduğum ancak bir türlü Saraydan cevap alamadığım bir konuyu aracılığınızla tekrar gündeme getirmek istiyorum.
Şu anda anayasa ve mevzuata göre Orta Vadeli Program’a ve bütçeye dayanak teşkil etmesi gereken, TBMM’de kabul edilmiş bir plan ortada yok. 11. Plan yok, meclisten geçmedi.
Plan olmadan çıkarılan OVP ve bütçe Anayasamıza ve yasalara uygun hazırlanmayan bir bütçedir, gayrimeşru doğmuştur. Plan olmadan bütçeye onay veren kibir ittifakının meclis grubu, TBMM’nin de hukukuna, çünkü planı çıkarma, sonuçta planı onaylama yetkisi TBMM’dedir. TBMM’nin hukukuna da sahip çıkmamıştır.

 

TBMM’NİN YETKİ ALANINA TECAVÜZ ETTİLER

Diğer taraftan, emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımıza “türedi, fırsatçı” diyen Saray’daki kibir abidesi, çıkardığı bir kararnameyle atanmış yardımcısının ve bakanlarının maaşlarıyla birlikte emekli maaşlarını da almasının önünü açmıştır.

Kanunla düzenlenmesi gereken özlük haklarının Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle düzenlenmesi ki bunu anayasa söylüyor. TBMM’nin yetki alanına bir diğer tecavüzdür. Erdoğan Anayasayı bir kez daha çiğnemiştir. Bu düzenleme de gayrimeşrudur.

 

ANAYASA DEVLETİN ÇATISIDIR, ÇATI ÇÖKERSE DEVLET ÇÖKER

Anayasa bu devletin çatısıdır. Bu çatı çökerse devlet çöker. Şahsi koltuk hesabı ve siyasi menfaati için bu binanın taşıyıcı kolonlarına balyozla girişenler aynı zamanda milletin aşına ve işine de saldırmaktadırlar. Hukuk devleti bitirildikçe ekonominin ne hale geldiğini hep beraber gördük. Ucube tek adam yönetim sisteminin gerek hazırlık gerekse fiilen uygulamaya konulmasından sonra ülkede artan belirsizlik ve istikrarsızlık ekonomimizi derin bir krize sürüklemiştir.

 

ÇİFTÇİ EKİM GÜBRESİ ATAMADI, BIRAKIN GÜBREYİ TOPRAĞINI EKEMEDİ

Dün İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan İmalat Sanayi Satın Alma Yöneticileri Endeksi, 2018’in son üç ayında sanayide oldukça sert bir daralmanın yaşandığını gösteriyor. Yine 2018’in bitmesiyle Türk tarımının içine düştüğü durum da artık iyice netleşmiştir.  Çiftçimiz 2018’de girdi fiyatlarıyla, ürün fiyatları arasında hiç bugüne kadar olmadığı kadar ezilip kalmıştır. Buğday taban fiyatı sadece yüzde 11,7’de artarken, Et ve Süt Kurumu’nun son açıklanan rakamlarına göre; geçtiğimiz yıl besi yemi fiyatı yüzde 30,3; süt yemi fiyatı yüzde 38,2 artmış. DAP gübre fiyatı yüzde 85,2; ÜRE gübre fiyatı ise yüzde 63,7 artmış. Çiftçi birçok ilimizde toprağına can verecek ekim gübresini atamadı. Bırakın ekim gübresi atmayı bazı yerlerde de topraklarını ekemedi.

 

ÇARKLAR DURMA NOKTASINA GELMİŞ, FERYADI DUYAN YOK

Sanayi ve tarımda tablo bu iken devletle iş yapan ama Sarayın havuzuna da giremeyen müteahhitlerin de takati her geçen gün biraz daha kesiliyor. Bu müteahhitler devletten haklarını aylardır alamıyorlar. Haklarını alamayınca da esnaftan aldıkları malların bedellerini ödeyemiyorlar, işçilerinin ücretlerini veremiyorlar. Çarklar durma noktasına gelmiş vaziyette. Ama bu feryadı duyan yok.

 

MİLLETE TALKINI YANDAŞ MÜTAHHİTE SALKIMI

Millet mahallesinde bu sıkıntılar yaşanırken; Saray’dan çıkmayan havuz müteahhitlerinin tuzu kuru.  Döviz cinsinden garantili projeleri, adrese teslim ihaleleri almaya devam ediyorlar. Saray da milletten kopmuş, havuz müteahhitlerinin yaşamına bakıp keyifle kilosu 4 bin liralık çayları, efulilerini, ejder şerbetlerini yudumluyorlar. Biz bu krizin başından itibaren şunu söyledik, “Ekonomiyi daha fazla dolarkolik hale getirmeyin, bu arada dolarla yapılan ihaleleri de TL’ye çevirin”.

Sanki bunu demiyoruz gibi Saray dolar ve avro üzerinden ihale dağıtmaya devam ediyor. En son Aydın-Denizli otoyolu ihalesinde avro üzerinden ciddi gelir garantileri verildiğini gördük.

Yerli ve milli paramızı kullanalım diye millete talkını veriyorlar sonra da yandaşlarına geliri dövizle garantili ihale dağıtıyorlar.

 

VATANDAŞTAN DOLARLA TOPLAYIP MİKTARI TL’DEN SÖYLÜYORLAR

Bu da yetmiyor hem vatandaşa dövizini bozdur kendi parana güven diyorlar hem de vatandaştan dövizle borç alıyorlar. Hazine geçtiğimiz hafta vatandaşlarımızdan dolar ve avro üzerinden borç istedi. İlkin gerçek kişiler için yapılan bu ihaleye anlaşılan yeterli talep gelmedi ki daha sonra tüzel kişilere de bu ihale genişletildi. Bu dövizle ihalelerin 28 Aralık itibariyle neticelenmesi gerekiyordu. Ama sonuç biraz önce ben buraya gelmeden birkaç dakika önce Damat Bakan tarafından açıklandı. Bakan “1,1 milyar TL topladık” demiş. Bu ne eder? Topu topu 200 milyon dolar. Bu ihalelere vatandaşımız herhalde yeterince ilgi göstermedi neden? Ya mevcut iktidara güvenmediğinden, ya da yastık altında artık ver ver diye diye parası kalmadığından. Bu düşük katılımın nedeni nedir? Bununla ilgili biran önce bir izahat bekliyoruz.

 

BORÇ ALAN EMİR ALIR

Dolarizasyondan bahsetmişken, Türkiye’nin dış borcu Eylül ayı itibariyle 448,5 milyar dolar olmuş. Borcumuzun gelirimize oranı yüzde 53,8. Yani gelirimizin yarısından fazla. Bu AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana gerçekleşen en yüksek oran. Bu aynı zamanda 2009 krizinin de üstünde. Hep söylüyoruz, “Borç alan emir alır”. Onun için rahibi gönder diye talimat geldiğinde 24 saatte rahibi oval ofise göndermek zorunda kaldılar.

 

SARAYIN AKLINA TCMB KÂRINI SEÇİMİN FİNANSMANI İÇİN KULLANMAK GELMİŞ

Bir diğer husus, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın her yıl normalde Nisan ayında yapılması gereken olağan Genel Kurulu ticaret sicili gazetesinde yayınlanan bir kararla Ocak ayına çekilmiş. Öyle anlaşılıyor ki, bu Genel Kurul sonrasında TCMB’nin 2018 kârı Hazine’ye aktarılacak. Anlaşılan Sarayın aklına geçtiğimiz yıl TL’nin değer kaybı nedeniyle oluşan TCMB kârını seçimin finansmanı için kullanmak gelmiş. Ancak bu girişimin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bağımsızlığına vereceği hasarı hesap edememişler. Siyasilerin isteği üzerine olağanüstü genel kurul toplayan bir banka yönetiminin yarın para politikası araçlarını siyasilerden ne kadar bağımsız kullanacağının takdirini ben kamuoyuna bırakıyorum. Dünyada bunu bu şekilde yorumladığı için dün akşam TL’nin değerinde yaşanan hareketliliği hep beraber izledik. Bu cin fikirler geçmişte de denenmiştir. Sonuç yüksek enflasyon, krizin daha derinleşmesi ve hüsran olmuştur.

 

TORPİLLİ DAMADIN ELİNDE EKONOMİ DİKİŞ TUTMUYOR, TÜRKİYE IMF KAPISINA SÜRÜKLENİYOR

Üzülerek söylüyorum, ekonomi saradan torpilli damadın eline bırakıldığı günden buyana dikiş tutmuyor. Acemice alınan kararlar piyasalarda belirsizliği ve risk primini daha da artırıyor. Türkiye hızla 1994 koşullarına dönüyor. Seçimler için yapılan her aspirin tedavisi Türkiye’yi hızla IMF kapısına doğru sürüklüyor. Zaten Saray da bu konuda sessiz kalarak, IMF ile anlaşma konusunda niyetini reddetmiyor herhalde.

Tüm bunlar, bugün seçim nedeniyle yapılan vergi indirimlerinin ve kamu mallarındaki fiyat indirimlerinin, seçimden sonra bir IMF programıyla misliyle geri alınacağını ortaya koyuyor.

Şimdi burada tekrar soruyorum: Seçimlerden sonra IMF ile bir anlaşma yapacak mısınız? Kapalı kapılar ardında sıcak paracılara, faiz lobilerine yaptığınızı duyduğumuz açıklamaları milletimize de yapmanız boynunuzun borcudur.

 

KİBİR İTTİFAKI EVLATLARINI YEMEYE BAŞLADI

Yerel seçimlerde milletin atacağı tokat, saray ve saray bekçisinin koltuk için yaptıkları ittifakın, artık kendi partilerinde de infial yaratmaya başladığını gösteriyor. Kibir ittifakı daha şimdiden evlatlarını yemeye başladı. CHP ve demokrasi paydaşlarının zaferiyle sonuçlanacak bu seçim demokrasimizin bekasını sağlamaya dönük çok önemli bir adım olacaktır.

 

 

Saray Haber