Öztrak: Müzelik olmuş Erdoğan’ı hiç kimse kurtaramaz

<strong>Öztrak: Müzelik olmuş Erdoğan’ı hiç kimse kurtaramaz</strong>
Yayınlama: 17.01.2023
A+
A-

CHP Sözcüsü Öztrak, İstanbul’da hazırlanan Erdoğan Müzesi’nin, Erdoğan’ın müzelik olduğunun ikrarı olduğunu belirterek, “Artık miadı dolmuş, müzelik olmuş Erdoğan’ı hiç kimse kurtaramaz. Ne psikolojik savaş aracı olarak kullanmaya kalktığı, SADAT gibi paramiliter artıklar, ne Pelikanlar, ne de Ebabiller. Korkunun ecele faydası yok. Korkuyorlar. Korktukça çirkinleşiyorlar. Ama unutmasınlar: Korku suçu, suç da cezayı getirir” dedi

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde MYK gündeminde dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

PROGRAMIMIZI VE YOL HARİTAMIZI 30 OCAK’TA AÇIKLIYORUZ

“Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. İstikrar vaadiyle pazarlanan Ucube Şahsım Yönetim Sistemi, ülkemizde, milletimizde ne ağız tadı bıraktı, ne de istikrar… “Tek başımıza yöneteceğiz, çabuk karar alacağız” dediler, dünyanın en büyük ekonomileri liginde, ülkemizi ilk yirmiden, düşme sınırına getirdiler. Paramızı pul ettiler. Milletimizi hayat pahalılığına ezdirdiler. Parti devleti, devlette liyakati sıfırladı. İkbal peşindeki memurlar, devletin memuru gibi değil, partinin memuru gibi davranmaya başladı. Ülkemiz bu ucube rejimin liyakatsiz kadroları elinde, Narcos film setine döndü. Yirmi sene boyunca yönettikleri ülkede, açlığı, fakirliği hortlatanlar, ülkeyi bu hale düşüren kendileri değilmiş gibi şimdi çıktılar, on parmaklarında on kara bize sürmeye çabalıyorlar. Milletten utanmadan oy istiyorlar. Sorunların sebebi olanlar, sorunların çözümü olamazlar. Milletimiz bunların ne yaptığını gördü, notlarını verdi. Artık sandık vakti. Halkımız bu ucube rejimi sandığa gömmeye hazırlanıyor. Milletimiz sandıkları patlatacak, biz de milletimizin tertemiz oylarını, sonuna kadar koruyacağız. Biz hazırız. Kararlılıkla adım adım, stratejimize sadık kalarak, hem CHP hem de Altılı Masa, büyük bir disiplin içinde sandığa yürüyoruz. Baştan beri uyguladığımız programa uygun olarak, bu ay sonunda, milletimizi önce feraha çıkaracak, sonra da refaha ulaştıracak programımızı ve ülkemizi nasıl yöneteceğimize dair yol haritamızı açıklayacağız. Bugünkü toplantımızda tüm bu hazırlıkları, bir kez daha gözden geçirdik.

85 MİLYON SARAYIN KEYFİNE GÖRE YAŞIYORUZ

Sabahları Erdoğan hangi tarafından kalktıysa, yardımcısına “yaz” diyor, 85 milyon vatandaş da, Sarayın keyfine göre yaşıyor. Erdoğan’ın Merkez Bankası’na çöktüğü günden bu yana; Merkez Bankası’nın kararları da, artık sarayda yazılıyor. Sabah bir kalkıyorsunuz, ihracatçılara, kazandıkları dövizin yüzde 25’ini bozdurma zorunluluğu getiriliyor. Bir başka sabah kalkıyorsunuz, döviz bozdurma zorunluluğunu yüzde 40’a çıkarıyor. Bir sabah, “Döviz tevdiat hesaplarını kapatın” diyerek, bankalara caydırıcı ve cezalandırıcı, birtakım düzenlemeler getiriyor. Ondan sonra bir başka sabahta, “Aynı bankalar yurtdışından dövizle borçlansın” diyerek, zorunlu karşılıkları sıfırlıyor. Bir sabah, “Liralaşacağız” diyerek, Kur Korumalı Mevduata olmadık teşvikler veriyor. Sonra bunun artık vatandaş tarafından buna itibar edilmediğini gördüğünde bir başka sabah, banka mevduatlarında bu sefer vadeyi uzatmaya karar veriyor, belirli bir vadenin üzerindeki Türk Lirası mevduatların, zorunlu karşılıklarını sıfırlıyor.

LOBİYE, YANDAŞA MİLLETİN KESESİNDEN 442 MİLYAR LİRA

Bugün 2022 bütçe sonuçları açıklandı. Saray’ın “Bir kuruş vermeden yaptık” dediği Dolar ve Avro cinsinden garantili projelere 2022’de tek bir yılda ödenen para 38 milyar lira. Nebati Bakanın “En kötü senaryoda bile Hazine’ye yük gelmiyor” dediği Kur Korumalı Mevduat için bu yıl bütçeden ödenen para, 93 milyar lira. Ben anlamıyorum bu kadar yalanı, bu kadar rahat nasıl söyleyebiliyorlar? Tabi harcanan para kendi paraları olmadığı zaman, paralar milletin cebinden çıktığı zaman böyle konuşabiliyorsunuz, böyle rahat olabiliyorsunuz. Keyfiniz yerinde oluyor. 2022’de, “Nas” dedikleri faiz için bütçeden ödedikleri para ise 311 milyar lira. Sadece bu üç kalemden, yandaş müteahhitlere, faiz lobilerine, milletin kesesinden aktardıkları para 442 milyar lira. Buna karşın bütçeden çiftçiyi desteklemek için 2022’de ödenen para sadece 39 milyar lira. Halkbank’tan esnafa verilen destek 9 milyar lira. Yatırımlara harcanan para 276 milyar lira… Bir avuç yandaşa, beslemeye, faiz lobilerine harcanan para, bütçeden yatırıma harcanan paranın tam iki katı… Millete veriyorlar talkını, beslemeleriyle birlikte yutuyorlar salkımı…

ERDOĞAN KARAR ALAMAYINCA KIBLEYİ ŞAŞIRDILAR

Bugün artık devlet yönetilmiyor, rüzgâra tutulmuş bir yaprak gibi savruluyor. Bir KPSS sınavını, bir rektör atamasını bile yapamaz haldeler. Yönetimdeki kargaşaya en son örnek, Emeklilikte Yaşa Takılanlarla ilgili düzenleme… İşe Erdoğan nasıl başladı, “Seçim kaybetsem de ben bu işte yokum” dedi. Sonra 2,5 milyon EYT’li bastırdı, seçime giderken bunu yapmak, kabullenmek zorunda kaldı. Ama Meclis’e hala bir düzenleme getiremedi. Erdoğan’ın bir Grup Başkanvekili “Benden tarih istemeyin” diyor. Erdoğan’ın Bakanı: “İlk aylıklar Şubat ya da Mart’ta olabilir” diye açıklama yapıyor. Erdoğan’ın bir başka Grup Başkanvekili çıkıyor, “Şubat ortasında biter diye ümit ediyorum” diyor. “Hızlı karar alacağız” diye getirdikleri sistemde, Erdoğan karar alamayınca, altındakiler de kıbleyi şaşırıyor. İnsanlar EYT çıkacak diye, askerlik, doğum borçlanmaları yaptılar. Birçoğu kredi çekti. Şimdi EYT’yi, seçime ayarlı şekilde ileriye doğru sallıyorlar. Buna sadece istikrarsızlık denmez, buna insafsızlık denir.

ALGI YÖNETMEKTEN ÜLKE YÖNETMEYE FIRSAT BULAMIYORLAR

Her işleri seçime ayarlı ama seçim tarihi için bile her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Saray, “Erken seçim yok, noktalı virgül değil, nokta” diye işe başladı. Ama şimdi, “Erken seçim değil ama erkene alabiliriz, malum mevsim şartları” diye kıvranmaya başladılar. Algı yönetmekten, ülke yönetmeye fırsat bulamıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, bundan sonra bu kibir abidelerine, bu liyakatsizlere, bu beceriksizlere her mevsim kış, milletimize de bahar.

ALTAY’IN PROTOTİPİNİ KORE MOTORUYLA YÜRÜTÜP ŞOV YAPMANIN PEŞİNDELER

Erdoğan hafta sonu Muğla’da çıktı, “Altay Tankı’nın teslimini yaptık” dedi. Peki, bundan ordumuzun haberi var mı? Oysa daha birkaç gün önce “Tankın Mayıs ayında teste çıkacağını, seri üretimin 2025’e kaldığını” açıklayan da yine kendisiydi. Çok laf yalansız, çok mal da haramsız olmazmış. Bunlarınki de bu hesap… Onun “teslim ettik” dediği, projesi 1995 yılında, prototipi 1997’de yapılan, 2004’de ordumuzun envantere giren “Fırtına Obüsleri”ydi. Altay Tankı projesi ise, tam bir yandaş kayırma, tam bir yabancıya peşkeş, tam bir yılan hikâyesi oldu. Ama dervişin fikri neyse zikri de odur. Anlaşılan tam da seçim öncesinde, yeni bir Altay Tankı palavrası hazırlığı var. Tıpkı bundan 5 yıl önce 14 Haziran 2018 tarihinde, bundan önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminden tam 10 gün önce, Savunma Sanayii Başkanının; şu tweetiyle başlayan ve sonunda fos hikaye gibi… Ne diyor bu tweet; “BMC ile anlaştık. Milli tankımız Altay’ın milli motorunu ve güç grubunu geliştiriyoruz” diyor. Peki, kimlerle anlaşmış? Anlaşmanın hatıra fotoğrafına yakından bir bakalım. Yanında kim var? Saraya ilahi aşkla bağlı iş insanı Ethem Sancak… o dönem böyle diyordu. Aynı Savunma Sanayi Başkanı… Bu sefer 9 Kasım 2018 tarihinde, sosyal medya hesabından şu duyuruyu yapıyor: “Altay Tankı’nın seri üretim sözleşmesini imzaladık. İlk tankı 18 ay sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edeceğiz.” Şimdi bu hesaba göre 2020’nin Mayıs ayında yani bundan tam 3 yıl önce ilk tankın ordumuza teslimi gerekiyordu. 2020’nin Mayısı geçti, 2021’in Mayısı geçti, 2022’nin Mayısı da geçti… 2023’ün Ocak ayındayız. Tank nerede? Tank ortada yok. Milli motor nerede? Milli motorda ortada yok. Ethem Sancak nerede? Ethem Sancak’ta başka partide yok. Bu arada Katar ortaklı BMC hisseleri, Sancak’tan alındı. Başka bir yandaş havuzcuya verildi. Anlaşılan şimdi yine seçim öncesinde, Kore’den iki, üç tane göstermelik motor getirip, Altay Tankının prototiplerini yürütüp, şov yapmaya hazırlanıyorlar. Zannediyorlar ki, aziz milletimizin gözünü bir kez daha boyarız. Bu iş öyle çocuk oyuncağı değil… Türkiye’nin etrafı ateş çemberi… Sınırlarımızda bu milli tanklara, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Siz önce bir çıkın, her şeyin hızlı olacağını söylediğiniz bu ucube sistemde, bu gecikmenin hesabını aziz milletimize bir verin.

ADLİYEYE, ASKERİYEYE VE CAMİYE SİYASET KARIŞMAMALI

Ne yazık ki bu kirli ve çürük düzenin mümessilleri, ellerini değdikleri her şeyi kirlettiler. AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı sıfatıyla çıkmış, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na, ağzına geleni söylüyor. Şanlı ordumuzun komuta kademesine oturttukları da, Erdoğan’ı alkışlıyor, onunla beraber siyaset yapıyor. Ordumuz milletin ordusudur. Kışlaya siyaset sokmanın bedeli, her zaman çok ağır olmuştur. 15 Temmuzun acıları daha unutulmamıştır. En yakın hadise bu. Erdoğan’ın “Bu hasret bitsin, dön artık!” dedikleriyle beraber, atadığı apoletlilerin darbe teşebbüsünü, beyefendi özel uçağının konforunu yaşayarak havada turlarken, milletimiz canı pahasına önlemiştir. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, “Adliyeye, askeriyeye ve camiye siyaset karışmamalı” diye, boşuna söylemiyor. Ama bu ucube rejim, kamu görevlisiyle parti görevlisi arasında fark bırakmadı.

MEMURLAR HÜKÜMETİN DEĞİL, DEVLETİN MEMURUDUR

Normal bir demokraside böyle bir görüntü olabilir mi? Olamaz. İşte Avustralya’da yaşananlar… Milli Savunma Bakanı bir toplantı yapıyor. Toplantının bir yerinde, basın, bakana politik sorular sormaya başlayınca, oradaki en yüksek rütbeli asker, bakanın yanına gidiyor. “Arkada bulunan subaylar, kenara çekilebilir mi” diye soruyor. Ve askerler siyasete dekor olmamak için, sahneyi terk ediyor. İşte yönetimde sivilleşme budur. Vesayete karşı olmak da budur. Ama bizde Erdoğan, muhalefete olmayacak sözler söylerken, siyaset yaparken, komutanlar alkış tutuyor. Muğla Valiliği’nin sosyal medya hesabından, AK Parti Genel Başkanının miting videoları yayınlanıyor. Bunlar tam bir parti devleti görüntüsüdür. Güvenlik güçlerini yanına alan bir siyasetçinin, milletin, muhalefetin üzerinde vesayet kurma girişimidir. Bu tabloyu biz de hazmedemeyiz, milletimiz de hazmedemez. Herkes şunu bilsin; memurlar hükümetin değil, devletin memurudur. Hükümetler geçicidir, devlet kalıcıdır. Erdoğan da bu seçimde gidicidir. Onun dünyalığı için, hiçbir devlet memuru kendi ahiretini yakmasın…

BAŞ TROLCÜ ERDOĞAN’IN TA KENDİSİ

Bu ucube rejim, trolden bakan, bakandan da trol yaptı. Geçen hafta Grup Başkanvekilimiz, önemli bir dosya açıkladı. Organize suçla mücadele etmesi gereken İçişleri Bakanı, Bakanlığının imkânlarını kullanarak, 8 bin kişilik bir trol örgütü kurdurmuş. Bu çeteyi de kendi siyasi ikbali için kullanmaktaymış. Halkı kin ve düşmanlığa sevk eden bu organize suç örgütüne de, “Ebabil Harekâtı” demişler. Yani her zaman olduğu gibi din bezirgânlığını da ihmal etmemişler. Kuş beyinli yanaşmalar, sosyal medya üzerinden milletin üstüne Akbabalar misali çökmüş. Bu trol örgütünü yöneten de bir Bakan danışmanı. Hem de emniyet ihalelerinden ciddi şekilde parsa toplayan bir bakan danışmanı. Emniyetin, Jandarmanın resmi twitter hesaplarının yönetimi, anlaşılan bu danışmanın cep telefonundan yapılıyor. Bakan danışmanı, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na, bu resmi hesaplardan cevap yetiştiriyormuş. Ne emniyet, ne de jandarmadan şu ana kadar, bu konuda tek bir ses çıkmadı. “Kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülür” diyor Anayasamızın 128. maddesi. Devlet imkânlarını kullanarak trol çetesi kurmak, devletin resmi işlerini özel danışmanına yaptırmak, anayasamıza, kanunlarımıza göre suçtur. Bunu yapan atama İçişleri Bakanı, derhal o görevden affını istemeli ya da Hükümetin başı bunu azletmelidir. Ama biliyoruz ki, burası Türkiye. Gücünü trol ordularından alan Baş trolcü de, Erdoğan’ın ta kendisi. Orman yangınını söndürmek için bile Erdoğan’dan talimat bekleyen atama bakanlar 8 bin trolü işe alırken, herhalde tek başlarına hareket etmemişlerdir.

ERDOĞAN MÜZESİ İÇİN ÇORBADA BİZİM DE TUZUMUZ OLSUN

Artık bu ucube rejim metal yorgunudur. Miadı dolmuştur. Son kullanma tarihi geçmiştir. Öyle görünüyor ki, artık bunu kendileri de idrak etmişler, Kasımpaşa’da, bir Erdoğan Müzesi hazırlıyorlarmış. Artık müzelik olduklarını, kendileri de kabul etmişler. Biz, bu müzede nelerin sergilenmesi gerektiğine dair, kısa bir öneri listesi oluşturduk. Bu müzede seçim kazanmak için meydanlarda okuttuğu, terörist başının mektubu mutlaka olmalı. Yanında da, Trump’ın yüzüne çarpamadığı, kendisine “Aptal olma” diyen, hakaret eden, mektubun bir kopyası konmalı. Eski ortağı Hoca efendisiyle beraber ıslandıkları yağmurdan, birkaç damla numune, gözyaşı şişesi içerisinde bir köşede yer almalı. Süleyman Şah türbesini kaçırırken terk ettikleri vatan toprağından, bir avuç mutlaka burada bulunmalı. Kremlin sarayında, Putin’in kapısında kaç dakika bekletildiğini saymak için, Rus devlet televizyonunun kullandığı kronometre, bir köşeye konmalı. Paraları sıfırlama talimatını içeren, 17-25 ses kayıtları müzede yankılanmalı. Ayrıca kulaklıkla, üç ayrı dilde tercümesi yapılmalı. Bu yapılmalı ki dünya âlem, Erdoğan’dan ibret alsın. Yine, bakan çocuklarının evinde çıkan, para sayma makineleri, çelik kasalar, dolar dolu ayakkabı kutuları bu müzede mutlaka yer almalı. Cari açığımızı kapatıyor diye ödül verdikleri Reza Zarrab’ın balmumu bir heykelini de bir köşeye koymayı unutmamalılar. Hadi çorbada bizim de tuzumuz olsun. İsterlerse, Mansur Başkan’dan rica ederiz, 800 milyon doları aşan maliyetiyle, bir israf anıtı olan Ankapark’taki dinozorları da, bu müzeye gönderebiliriz. En azından gelecek kuşaklar bu dinozorlara bakar da, bu ülkeyi nasıl “yönetmemek” gerektiğini, gözleriyle görürler ders alırlar.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Saray Haber