PARİS DÜŞERKEN

PARİS DÜŞERKEN
Yayınlama: 28.02.2016
A+
A-

Paris Düşerken, yıllar önce okuduğum İlya Ehrenburg’un üçleme yapıtlarından biridir. Nedir o üçleme kitapları derseniz? Paris Düşerken, Fırtına ve Dipten Gelen Dalgadır. Bu üç kitap İlya Ehrenburg’un başyapıtları sayılmaktadır. İçerik olarak bir birinin devamı konumundadır. 2. Dünya savaşı ve sonrasında, kurulan yenidünya da Alman faşizmine ve genelde emperyalizme karşı oluşan mücadeleyi anlatır. 2. Dünya savaşı sonrası dengeler değişmiş, soğuk savaş dönemi başlamış. Emperyalizm ve kapitalizm sömürücülüğüne karşı, dünya halklarının kardeşliğini ve sömürüye karşı birlikteliğini gündeme getiren sosyalizm, faşizmi büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Bundan sonra savaşın rengi ve boyutu değişmiştir. Sömürgeci, istilacı emperyalizme ve faşizme karşı, sosyalizm, ülkelerin ulusal kurtuluş mücadelelerinin en büyük destekçisi konumuna gelmiştir. Paris geçmişte 2. dünya savaşın da düşürülmüş, Alman faşizminin çizmeleri altında işgale uğramıştır. En büyük direnci de Partizanlar örgütlemiştir.
***
Günümüzde 14 Kasım 2015’te Paris bir kez daha düşmüştür. Hem de günümüzün terörizmi tarafından düşürülmüştür. Geçmişte savaşlar işgaller ve istilalar biçiminde yapılırdı. Emperyalizm, kriz ve buhran dönemlerinde savaşı kendinden uzaklarda, 2. Ve 3. Ülkeler üzerinden sürdürmektedir. Güç denemelerini bu ülkeler arasında bilek güreşi yaparak sürdürmekte. Artık açık işgal ve istila dönemi gerilerde kalmıştır. Ya kendine bağlı işbirlikçi yöneticileri kullanmakta, ya da yine kendilerinin oluşturduğu terör grupları üzerinden çıkarları korunmakta. Zamanı geldiğinde emperyalizm kendi içindeki çıkarlarını korumak için, kendi yanında kilere de diş göstermektedir. Örnek ABD de ki 11 Eylül saldırısı. Türkiye’de ki saldırılar ve son Fransa saldırısı. Kabuk değiştiren dünyada, sömürünün koşulları, yöntem ve metotları da farklılıklar gösteriyor. Bakıyorsun bir gece de koskoca sosyalist blok dağılıveriyor. Bir gece de Berlin duvarı, dikildiği gibi yıkılıyor. İster istemez nasıl olur diye kafa yoruyor insan.
***
Gelelim bize, cumhuriyet kurumları teker teker, sessiz sedasız zapt edilmiş. Demokratik haklar genişletiliyor derken haklarımız gasp ediliyor. Hak, hukuk, yasa ve adalet aranır olmuş. İleri demokrasiyi düşleyenler, gerçekte faşizmin tokadını yemiş durumda. Geçmişte toprak ağaları hazine arazilerine el koyarken, artık vatandaşın yaşam alanındaki derelere, tepelere, sulara yasaları değiştirerek yasal el koyma dönemi başlamış oldu. İnsanlar termik santrallerle, nükleer santrallerle ve taş ocakları, altın arama bahaneleriyle yerinden yurdundan edilmekte. HES ve RES’lerle ormanlar yok edilmekte. Tüm bu talana karşı, emek sermaye, ezen ezilen temel çelişkisine karşın, partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütlerinin mücadelesi yetersiz zayıf ve sıska kalmakta. Emperyalizme ve faşizme karşı mücadelede, geniş halk yığınları örgütlenememekte.
***
Daha önce Saray’ımızda yapılması planlanan termik santral çalışmalarında Saraylılar olarak örnek bir mücadele yürütülmüştü. Demir köyde yapılması planlanan termik ve nükleer santral için yalpan gösteride yaşanmaması gereken olaylar yaşanmıştır. Çevre il ve ilçelerden gelen doğa ve çevre sevdalıları nahoş tavırlarla karşılanmışlar. Burada ne işiniz var denmiş. Gelen konuklara hiçte hoş görülü davranılmamış, pet su şişeleri atılmıştır. Bunları yapanlar azınlıkta ve belli kişiler olduğu söylenmekte. Vay benim yerinin neresi olduğunu bilemeyen bilinçsiz köylüm. Sanıyor ki oralara binlerce işçi alınacak. Demem şu ki, Paris bir kez daha düşmüştür. Bizler de düşer miyiz? Köylümüzün, halkımızın, dağına taşına, deresine tepesine, ormanına ovasına suyuna ve yaşam alanlarına zorla el koyulurken, bizler de düştük mü dersiniz?

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Saray Haber